Tur rotası geçen senelerden farklı olarak İstanbul’dan başlayarak İzmir Selçuk’ta tamamlanacaktır.
Türk Turizminin mevcut durumu da göz önüne alınarak İstanbul ve Güney sahillerinin yanı sıra Kapadokya, Konya gibi özel turizm kitlelerini çekecek yeni destinasyonlar eklenmiştir.
- İstanbul - İstanbul Etabı
-
Bir taraftan Asya’yı, diğer taraftan Avrupa’yı kucaklayan, geçmişten bugüne önemini ve değerini korumuş bir dünya merkezi: İstanbul.
Tarihi Yarımada’sıyla, pek çok doğal ve tarihi güzelliğiyle geçmişten günümüze birçok medeniyete başkentlik etmiş, dünyanın dört bir yanından insanlarla birlikte yaşayan eşsiz bir kent. Tarihi 300 bin yıl öncesine kadar uzanan bu köklü şehir, birçok uygarlık ve kültürün birleştiği bir mozaik oluşturuyor.
Binlerce yıllık miras ve eserleri, girdiğiniz her kapıda, döndüğünüz her köşede görmeniz mümkün. İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna, 39 ilçesinin her birinde farklı güzellikleri yakalamak ise an meselesi.
Kapalı Çarşı’dan başlayacağınız bir yolculuk, sizi ışıltılı ve keyifli dünyasıyla büyülerken, Ayasofya’da karşılaşacağınız huzur ve güven duygusu sizi sımsıkı saracak. Boğaz’ın incisi Ortaköy’den, Beşiktaş’tan veya Kabataş’tan yapacağınız bir tur ise size tadına doyulmaz manzaralar eşliğinde deniz sefası yaşatacak.
Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Marmara Denizi ve tam ortasından tüm ihtişamıyla geçen İstanbul Boğazı’yla size tadına doyulmaz anlar yaşatacak olan şehir, Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin birleşiminden oluşan bir iklime sahip. Yazları sıcak ve nemli olan İstanbul, kışları soğuk ve kar yağışlı günlerle sizi karşılayabilir.
Güneş batmaya yakınken, şehri bir tablo gibi aydınlatır. Cami siluetleri Tarihi Yarımada üzerinde birer mum gibi şehri selamlar ve bir yanda güneş, bir yanda ay, birbirlerine göz kırparken gün geceye döner. İşte bu anlarda kendinizi medeniyetler beşiğinde bir sultan gibi hissedeceksiniz.
Her milletten insanla karşılaşabileceğiniz, kültürlerin uyum içinde bir araya geldiği, iki kıtanın köprüsü bu benzersiz şehir, size bambaşka duygular tattıracak.
- Kapadokya - Kapadokya Etabı
-
Doğanın muhteşem oluşumlarının bulunduğu, tarihi M.Ö. 3 bin yılına uzanan, Orta Anadolu ve dünya mirası olan bir bölge: Kapadokya.
Tarih ile doğanın kucaklaştığı, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış bu müthiş coğrafya, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin sonucu oluşan yumuşak tabakaların milyonlarca yıl süren rüzgâr ve yağmur aşındırmalarıyla ortaya çıkmıştır.
Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Kapadokya, tarih boyunca pek çok uygarlığın merkezi olmuş, özellikle Hititler döneminde kayalara oyulan evler ve kiliselerle Roma İmparatorluğu’ndan kaçan Hristiyanlar için devasa bir sığınak ve merkez haline gelmiştir.
Zaman içinde peribacalarının oluşmasıyla birlikte, burada yaşayan toplulukların bu bacaları oyarak meydana getirdikleri evler ve kiliseler ile iç bölümlerine yaptıkları freskler, geçmişten günümüze bir köprü kurmuştur.
Nevşehir iline bağlı ve İpek Yolu’nun önemli noktalarından biri olan Kapadokya, bugün UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır.
Masallar ülkesinde bir yolculuğa çıkmaya istiyorsanız, Kapadokya sizi tüm gizemleriyle tanıştırmaya hazır!
- Aksaray - Konya Etabı
-
M.Ö. 8. bin yıla kadar uzanan tarihi, günümüze kadar hüküm süren çeşitli medeniyetlere ait kültürel varlıkları, tabii güzellikleri ile Kapadokya’nın kapısı konumundaki Aksaray’da başlayan rota Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Mevlana ve Nasrettin Hoca’nın anayurdu olan, tarihi ve kültürüyle eşi bulunmaz bir kent olan Konya’da tamamlanıyor.
Dünya üzerindeki bilinen ilk yerleşimlerin yapıldığı ve UNESCO Dünya Miras Listesi’nde de bulunan Çatalhöyük bölgesi, Konya’nın tarihinin başlangıcını ortaya koyar.
Birçok tarihi eserin ve yapının bulunduğu bu kentte, kültürel değerleri tanımak ve Mevlana felsefesinin derin düşüncelerine kendinizi kaptırabilirsiniz.
- Seydişehir - Alanya Etabı
-
Seydişehir; Amblada, Vasada, Arvana, Elita, Dalisandus antik şehirlerini bünyesinde barındıran Seydişehir, doğayla tarihin buluştuğu, İç Anadolu Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi’nin arasında, Toroslarla çevrili bir şehirdir.
Şehrin, 14. yüzyılda Horasan erenlerinden Seyyid Harun Veli Hazretleri tarafından ilahi bir emirle kurulduğuna inanıldığından, Medine-i Sani (İkinci Şehir) olarak ta anılmaktadır.
Seydişehir’de hafta sonları, doğayla iç içe bisiklet turları ve doğa yürüyüşleri yapılmaktadır. Hafta sonları düzenlenen hiking ve trekking turlarına katılıp Toroslar’ın zirvesinde bulunan Küpe Çukuru’ndaki yılkı atlarının doğayla muhteşem danslarına şahit olabilirsiniz.
Seydişehir, dört yanı bitki çeşitliği bakımından zengin dağlarla çevrili coğrafyasıyla, tarihi Via Sebaste Yolu’yla (Kral Yolu), Altı Göller Bölgesi’yle, Kuğulu Göl’üyle ve Dünya’nın turizme açık en uzun 3.mağarası olan Tınaz Tepe Mağarası’yla doğa severlerin gözdesi bir yerdir.
Seydişehir’de başlayacak rota Alanya’da tamamlanıyor.
Sırtını Toros dağlarına, yüzünü Akdeniz’e dönmüş, çağlar boyunca pek çok medeniyetin önemli merkezlerinden olmuş, doğanın en cömert bölgelerinden biri: Alanya.
Akdeniz’de bir yarımada şeklinde bulunan Alanya, müthiş doğası ve çağlar öncesine dayanan tarihiyle tam bir güney beldesi olarak karşımıza çıkıyor.
Antik dönemlerde Pamfilya ve Kilikya arasında bulunan Alanya’nın tarihi, bölgeye yakın olan Kadıini Mağarası’nda yapılan araştırmalara göre M.Ö. 20 bin yılına kadar dayanmaktadır.
Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarının önemli merkezlerinden biri olan Alanya, bölgede önemli bir kale görevi görmüştür. Kentin sembolü kabul edilen Kızıl Kule ve Alanya Kalesi, Selçuklu döneminde, bölgenin artan önemini korumak için yapılmıştır.
Alanya, misafirlerini ağırlamak için pek çok büyük tesise sahipken, butik otelleriyle de göz dolduruyor. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bu coğrafyada avokado ve muz başta olmak üzere birçok doğal ve tropikal tarım ürününü de tadabilirsiniz.
Çağlar boyunca pek çok uygarlığın odak noktası olmuş, doğal ve tarihi güzellikleriyle tam bir cazibe merkezi olan Alanya, şimdi sizleri bekliyor!
- Alanya - Kemer Etabı
-
Rotamızın bu ayağında Alanya’dan Kemer’e giden yolda Antalya’yı bir baştan diğer başa geçiyoruz.
Toros dağlarının eteklerinde sükûnetle yaşayan, tarihi eserleriyle olduğu kadar doğal güzellikleriyle de göz dolduran bir şehir: Antalya.
Dört mevsimde de keyifle ziyaret edilebilen Antalya, özellikle yaz turizminin vazgeçilmez şehri. Birbirinden güzel plajları ile göz kamaştıran bu “mavi” kent, Türkiye’nin en uzun kıyı şeridine sahip illerinden biri olma özelliğinde.
Şehrin dokusuna dair en çarpıcı özellik ise, yolunuzun üzerinde, adeta hafif meltemlerle size eşlik eden, gölgesinde mola verdiğiniz müthiş palmiye ağaçları. Türkiye’de en sık olarak Antalya’da bulunan ve kenti süsleyen palmiyeler, bu şehre hâkim olan Akdeniz ılıman iklimin bir göstergesi. Yazları sıcak ve kurak olan bölgede, kışlar ise ılıman ve yağışlı geçerek kente her zaman sıcak bir yuva hissi veriyor.
“Dünyadaki Cennet” olarak da bilinen Antalya’daki tatiliniz sırasında Asya ve Afrika’nın en eski antik tiyatrosu Aspendos’ta kendinizi sahnenin ışıltısına kaptırabilir, dünyaca ünlü Manavgat Şelalesi’nin görkemle akışına şahit olabilirsiniz.
Şehrin barındırdığı muhteşem tesisler, birçok spor dalı için olanak da sağlıyor. Özellikle golf ile ünlü olan şehirde, tüm topların hedefi bulması an meselesi.
Türkiye’nin turizm lokomotiflerinden biri olan Antalya, giderek büyüyen potansiyeli ve olağanüstü doğasıyla, unutulmaz bir tatil geçirmek isteyen misafirlerini bekliyor.
- Kumulca - Elmalı Etabı
-
Akdeniz sahillerinde Kumluca’da başlayacak rota 1.850 m yükseklikteki tırmanış etebı ile tamamlanıyor.
Güzergahın geçtiği Elmalı İlçesi Antalya İlinin 100 km. batısında 1150 m. rakımlı geniş bir plato üzerinde kurulmuştur. Yerleştiği alan dağlık ve engebeli bir arazidir. İlçe sınırları içerisinde tarih öncesine ait hayat izleri taşıyan kalıntılar olan höyükler, eski eserler bakımından bakir inceleme alanlarıdır. Beyler, Semahöyük ve Müren höyükleri en önemlilerindendir. Hacıyusuflar ve Yuva köyleri yanındaki Likya ve Roma kalıntıları tarihi ve turistik yerlerdendir.
- Fetkiye - Marmaris Etabı
-
Rotamızın başlangıcı olan Fethiye Ege Bölgesi’nin en güzel sahilleri ve adalarına sahip olan, müthiş doğası ve etkileyici ören yerleriyle bir tatil hazinesi
Tarihte “Aydınlıklar Ülkesinin El Değmemiş Bakiresi” olarak anılan Fethiye’nin M.Ö. 5. yüzyılda kurulduğu düşünülüyor. Eski adı Telmesso olan kent, Likya’nın en önemli yerleşim bölgelerinden birini oluşturuyordu.
Muhteşem tatil beldeleri, kültürel mirasları, yamaç paraşütü ve dalış gibi pek çok spor olanaklarıyla alternatif zamanlar geçirmenizi mümkün kılan Fethiye’den Marmaris’e geçiyoruz.
Ardında yemyeşil çam ağaçlarından oluşan ormanları, önünde masmavi denizi, tarihi M.Ö. 12 bine kadar uzanan ve muhteşem yat limanı ile göz kamaştıran bir belde: Marmaris.
Eski adı Physkos olan kent, Ege ve Akdeniz’in kavuştuğu noktada, Muğla ili sınırlarında bulunuyor. Pek çok limana ve koya sahip olan bölge, yüzyıllar boyunca deniz ticaretinin bağlantı noktalarından biri olarak da kullanılmıştır.
Tarihi mirasları, doğal güzellikleri, içinizi ısıtacak güneşi ve eğlence hayatıyla Marmaris, eşsiz maviliklere sahip el değmemiş koylarıyla da sizi fazlasıyla büyüleyecek.
Milli Park’lar ve mavi bayraklarla donanmış ormanların ve denizin bir araya geldiği Marmaris, yılın her dönemi sizleri misafir etmeye hazır!
- Mararis - Selçuk Etabı
-
Marmaris’te başlayan rotanın son ayağı finalde Selçuk’a ulaşıyor.
Antik çağlardan bu yana pek çok uygarlığın merkezi olmuş, hem kutsal hem de tarihi bir bölge olan, İzmir’in açık hava müzesi: Selçuk.
Kuruluşu M.Ö. 6 bin yılına kadar uzanan bu bölgede, Efes kültürüne ve yapılarına dair sayısız değerli eser görülebilir.
Yemyeşil ağaçlarla çevrili doğasının yanında Ege’nin esintileriyle sizleri karşılayacak olan Selçuk, Hıristiyanlık için de oldukça önemlidir.
Siz de tarihin ve doğal güzelliklerin buluşmasının tanığı olmak istiyorsanız, finalin heyecenına ve Selçuk’un büyüleyici atmosferine hazırlanın.